OSMANLI DEVLETİNİN KURULUŞUNUN 700. YILDÖNÜMÜ MÜNASEBETİYLE: SULTAN I.MAHMUD'UN ORJİNAL İKİ VAKFİYESİ
Bu makale 23-28 Eylül 1985 tarihinde İstanbul Üniversitesi Türkiyat Entstitüsü tarafından düzenlenen Milletlerarsı V. Türkoloji Kongresinde bildiri olarak sunulmuş, kuruluş ve Yazı İşleri Müdürlüğünü yaptığım Başbakanlık Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yayımlanan Vakıf ve Kültür Dergisi, S.5, Ağustos 1999, Ajan- Türk matbaası, s. 4-7.de yayımlanmıştır.
Sadi BAYRAM
Türk kültür tarihinin incelenmesinde, vakfiyelerin büyük önemi vardır. Zira, vakfiyeler, yapıldığı tarihteki sosyo-kütürel ortamı bize yansıtırlar. Üstelik bu el yazması unic eserler, o devrin kadıları tarafından da tasdik edildiğinden, vakfiyeyi yapan şahsın yakın dostlarını şahitler arasında görmemizi de sağlar. Diğer taraftan da doğrulukları tartışılmaz olduğu için de tarihi belge niteliğindedirler.
Sanat tarihi açısından ise, eski eserlerin yapıldığı tarihi kesin olarak öğrenme imkânına sahibiz. Diğer taraftan, vakfiyelerin süslemesi bize o devrin sanatını yansıtması açısından da önemidir.
Sultan I. Mahmud 3 Muharrem 1108 H. ( 2.8.1696) tarihinde Edirne'de doğmuş olup, babası Sultan II.Mustafa, annesi Saliha Valide Sultan'dır. 19 Rebi'ulevvel 1143 H./ 2.10.1730 tarihinde, 34 yaşında tahta çıkmış, 24 yıl, 2 ay saltanat sürdükten sonra 27 Safer 1168 H./13.12.1754 tarihinde, Cuma namazı sonunda Saraya dönerken at sırtında geçirdiği felç sebebiye İstanbul'da vefat etmiş, İstanbul-Yeni Cami, Hatice Turhan Sultan Türbesi'ne gömülmüş olup; Gazi, Kanbur, Sebkâti mahas ve lâkaplarını almıştır ( 1).
Sultan Mahmud, babası öldüğü zaman 7 yaşındaydı. Padişah olan
Amcası Sultan III. Ahmed'den iyi muamele gördü ve çocukluğu ile gençliği sarayda geçti. Lâle Devri'nin sebep olduğu ihtilâl yüzünden, amcasının tahtan indirimesi sonucunda da Padişah oldu.
I.Mahmud; bir Türk Rönesansı olan Lâle Devri'nden sonra İmparatorukta büyük bir hamle yapamamış, bir harbe iştirak edememiş olmasından dolayı da kahramanlık gösterememiş, buna karşılık safâhat hayatına fazlasıyla yer vermiş, 1733-1746 yılları arasında özellikle meşhur Kızlarağası Hacı Beşir Ağa'nın büyük tesirlerinde kalmıştır ( 2 ).
Musiki ve satranç oyununu seven Padişah, Galata Sarayı'nda gençlerin eğitimi için kütüphane, dershane yaptırmış, hocalar tayin etmiş, bugünkü Galatasaray Lisesi'nin bir nev'i temellerini atmıştır. Ayrıca, Ayasofya Camii'nde de bir kütüphane kurarak, bunların idamesi için vakıfar tesis etmiştir. Sultan Mahmud, kitabı ve okumayı seven, ilmi tartışmalarda da bulunabilen bir padişahtı.
Cağaloğu Sarayı yangın yerine Nur-u Osmaniye Camii'nin temellerini atmış, camiyi tamamlamak, ondan sonra Padişah olan Sultan III. Osman'a nasip olmuştur. I.Mahmud, Rumeli Hisarı, İstinye civarında da bir cami, Küçüksu Kandili Bahçesinde hamam, Nur-u Osmaniye Camii civarında han, hamam yaptırmış, bunların idamesi içinde vakıflar tesis etmiştir.
* * *
Başbakanlık Vakıfar Genel Müdürlüğü Kültür ve Tescil Dairesi Başkanıı Arşivi'nde Sultan I. Mahmud'un orijinal K.47, 54, 31, 44, 114 numaralı, ciltli, elyazması, tezhipli beş adet Vakfiye Defteri bulunmaktadır.
K.47 numaralı eser ile K.54 numaralı eser, metin olarak birbirinin aynı olmasına rağmen; iki eser tezyinatındaki tenakuz, Türk milli kültürünün bozulmaz hamurunun ve belki de bugüne gelişimizin bir aynası olarak kabul edilebilinir.
K.47 numaralı eser :
200 x 319 mm. ebadındaki eser, 84 varak, 168 sayfadır, Eserin cildi, klâsik Türk cildinin şaheser bir numunesidir. Miklepli ve mülemmâ şemselidir. Köşelerde geniş kartuşlar bulunmaktadır.
1 a yaprağında kadı tasdiki bulunmaktadır.
2 b varağında akantus yapraklarından oluşan barok tezyinat içerisinde " vakfiye hükümlerine uyulması" emri altında Padişah mührü vardır. Bunların altında tezyinatsız Rumeli ve Anadolu Kazaskerlerinin tasdiki bulunmaktadır.
Hemen arkasında zahriye göze çarpmaktadır ki, 128 x 288 mm. ebadında XVI. asır milli tezhibimizle karşılaşırız. Yaldız zemin, hatailer, siyah kontürler, renk armonisi, estetik ve uyumu, her şeyi ile Türk kültür ve zevkini yansıtmaktadır.
K.47 numaralı eserde yedi adet vakfiye bulunmaktadır. Bunlardan ilki Gurre-i Şevval 1152 H./ Ocak ortası 1740 M. tarihlerine tekâbül etmektedir.
Sultan I.Mahmud bu ilk vakfiyesinde ; 1740 yılında tesis ettiği Ayasofya Camii yanındaki kütüphanesi personeli maaşı; İstanbul Bahçe Kapusu'nda merhum Valide ( Turhan ) Sultan'ın inşa ettirdiği Cami avlusu yanında, babası II. Mustafa'nın da yattığı Türbede Yasin-i Şerif ve Tebâreke okumak üzere tayin olunan hademe-i hayratın ücretleri ; Galata, Tophane, Fındıklı, Beşiktaş ve Kasımpaşa'daki muhtelif çeşmelerin tamirlerinin yapılması için ; Malatya Sancağı Toros nahiyesinde 18 köyün mukataası, Ereğli Nahiyesi'nde Eski Ereğli adlı mahalde Sultan Çiftliği, Kıtık Nehri üzerinde iki değirmen; Çorlu Kazası'nda bir Çiftik vakfedilmiştir.
İlk vakfiye, 12 b varağında şahitlerle son bulur.
Aynı defterin 13 a varağında bulunan ikinci ( zeyl-ek) vakfiye 15 Şevval 1152 H./ 3 Ocak 1740 tarihlidir. Sayfanın sağ tarafında kadı tasdiki yer alır. Sürme yaldız akantus yapraklarından süslemesi meydana gelmekte, Padişah mührü bulunmaktadır. 13 a varağının üst kısmındaki tezyinat Barok uslûp özeliği gösterir. Hatırlanacağı gibi ilk vakfiye süslemesi klâsik Türk uslûbunda idi.
Zeyl vakfiyede; 30 adet Kur'an cüzü, bir Sahih-i Buhari ve hafızların ücreti ile ilgili olup vakfiye 18 b varağında sona ererken her vakfiyede olması gereken şahitlerden söz edilmez.
Üçüncü vakfiye 18 a varağında başlar ve bir önceki vakfiye süslemesi aksine XVII. yüzyıl sonu bir uslûp özelliği gösterir. Klâsik Türk uslûbu artık bozulmaya yüz tutmuştur.
3.Vakfiye; İbrahim Paşa Sarayı çevresinde, Mahmud Paşa Camii yanında, Cağaloğu Sarayı adıyla bilinen saray civarında, Fatma Sultan Sarayı yanmasıyla burada bir çifte hamam inşası, 18 dükkân, ev; Kayseri Talas'da Cebel-i Ali'deki arazi, kütüphane vakıflarına ilâve edilmektedir. 31 b yaprağında vakfiye sona erer, 31 a- 32. varaklar tamamen boştur. Bunun sebebini, cildin forma dikişlerinde arayabiliriz.
Tarihsiz olan bu vakfiye, 1154 H./ 1741 M. yılında Haremeyn Defterine kaydedildiğine göre; 1740 yılı ortalarında, ikinci vakfiyeden sonra kaleme alındığı mantığa uygun gelmektedir.
33 a varağında, Sultan I. Mahmud'un dördüncü vakfiyesini görüyoruz. Sultan II.Mahmud vakfiyelerinde önceki makalelerimizde (3) gördüğümüz Barok uslûp, yani Batı tesiri yine karşımıza çıkar. Akantus yaprakları pembe ve pembenin tonlarından yapılmıştır.
Şubat 1743 tarihi vakfiyede; kütüphanesi için Vidin Sancağı, Tuna Nehri ve Niğbolu'daki araziler konu edilmiştir. Vakfedilen topraklar bugün çeşitli ülkelerin eğemenliğindedir.
Vakfiye 39 b varağında sona erer. 39 a varağı boştur.
40 b varağında beşinci vakfiyenin kadı tasdiki bulunur.
40 a varağının üst kısmında, zahriye yerinde, vakfiyenin başlangıcında, pembe akantusardan meydana gelen barok uslûp yine karşımıza çıkar.
Beşinci vakfiye 18 Şevval 1156 H./ 25 Kasım 1743 M. tarihi olan bu eser; Çatalçeşme yanındaki Firuz Ağa Mahallesinde çeşiti odalar, At Meydanı yanında Fazlı Paşa Sarayı civarında 14 kargir oda, Ruznâme-i Evvel, Muhasebe-i Evvel ve Haremeyn-i Muhteremeyn Muhasebecisi'nin ikâmetine tahsis edildiğine dair vakfiye metni yer almaktadır. Vakfiye, 53 a varağında , şahitlerle son bulmaktadır.
54 numaralı varağın iki sasayfası da boştur.
55 b varağında altıncı vakfiyenin tasdiki yer alır. 55 a varağında vakfiyenin zahriye yerinin üst bölümü, takribi kare şeklinde, süslemesi sonra yapılmak üzere boş bırakılmıştır. Ancak bu boş kısmın altında XVI. asırda gördüğümüz, taç veya akroter diyebileceğimiz kısmın altında kalan, ince dikdörtgen bir alan, klâsik üslûpta tezyin edilmiştir. Kanaatımızca, üst kısmında barok, baroğun altında klâsik tezyinat denenmek istenmiş, müzehhipler şemayı ona göre hazırlamışlar, klâsik kısımlar yapılmış, barok kısımları yapan usta ya ayrılmış-vefat etmiş veya Padişah tarafından beğenilmemiş, tasvip görmemiştir. K.54 numaralı eserin yedi tezyinat şeması da aynen böyledir. Belki de, Padişah'ın iki sene sonra vefat etmesi sebebiyle tezyinatın yapılamamış olduğu düşünülebilir.
Altıncı vakfiye Gurre-i Receb 1165 H./ 19 Mayıs 1752 tarihlidir. Vakfiye; Fatih Camii civarında bir çeşme, Sultan ( II.) Bayezıd Han Camii yanında kargir han , 10 dükkân, Rumeli Hisarı'nda 10 dükkân, 9 mahzen, Hisar'da yalı yanında 2 dükkân, sebilhane, kayıkhane, yalı karşısında 3 dükkân, Hisar'da cami hatibine bir ev (lojman), Anadolu Hisarı yanında Küçüksu ile Boğazın birleştiği kısımının lebiderya kenarında Kandilli Bahçesi demekle meşhur olan yerde hamam ve dükkânlar, Küçüksu'da 3 kıt'a bostan, Ayvansaray'da Hatice Sultan Yalısı demekle meşhur yalı yanında 3 yalı, Topkapı Emine Sultan Sarayı hariminde yer ( arsa), Kuruçeşme Ekmekcioğlu Deresi yanında 100 zir'a arsa üzerindeki yalı, Selânik'te bir çiftlik, Sofya'da Kazanyanlova, Semako, Ponca, Florini kazalarındaki araziler, İstinye Mahallesi Rumeli Hisarı'nda yaptırdığı cami ve görevlilerinin giderlerine tahsis edilmiştir. Vakfiye 72 b varağında şahitlerle son bulur.
73 b varağında yedinci vakfiyenin kadı tasdiki yer alır. 73 varağında vakfiyenin zahriye kısmı, altıncı vakfiyede olduğu gibi, üst kısmı sonradan tezhiblenmek üzere boş bırakılmış, alt kısmı ise, yine altıncı vakfiyede olduğu gibi, ince bir dikdörtgen alan klâsik uslûpta tezyin edilmiştir.
Vakfiye 3 Muharrem 1167 H./ 21 Ekim 1753 M. tarihlidir. Geliri Evkaf-ı Humayûn vakıflarına sarfolunmak üzre çeşitli arazilerin vakfedilmesi, yedinci vakfiyenin konusudur. 83 b varağında şahitlerle sona erer. 84 a varağı tamamen boştur.
Sultan Birici Mahmud'un K.47 numaralı vakfiyesi, yedi vafiyenin bir araya getirilmesinden oluşmuş, klâsik uslûpta cildi yapılmış, bir ve üçüncü vakfiye zahriyesi yine klâsik üslûpta tezyin edilmiş, diğer üç vakfiye ise, batı tesirli Borok uslûpta, ancak Türk potasında erimiş biçimde süslenmiştir.
Bilindiği gibi, Lâle Devrinden sonra , milli kültürümüze batı tesirleri girmiştir. 2.10.1730 tarihinden 13.12.1754 tarihine kadar Osmanlı İmparatorluğuna hükmeden Sultan I. Mahmud'un bu yenilikleri beğendiği ve vakfiyesinin ikisi klâsik , üçü Türk tesirli Barok olmak üzere tezyin edildiği K.47 numaralı eserlerin tetkikinden anlaşılmak ise de; K.47 numaralı eserin diğer nüshası olan ve metin bakımından da eş olan K.54 numaralı eserin 3 a, 15 a, 20 a ( vakfiye sonu ), 21 a, 33 a(vakfiye sonu ), 34 a, 41 a, 57 a, 74 a. varakları incelendiğinde ; bu fikrin hüsn-ü kabul görmediği ve 54 numaralı eserin ( K.47 numaralı eserin altıncı vakfiyesinin tezyinatı gibi ) üst kısmın tezyinatı sonra yapılmak üzere, boş bırakılmış, alt kısım ise klâsik Türk uslûbu ile tezyin edilmiştir. Fark olarak sadece 20 a ve 33 a varaklarında vakfiye sonları da , vakfiyelerin başı gibi tezyin edilmiştir. Ayrıca sayfa kenar boşlukları sürme yaldızla hatâilerle doldurulmuştur.
K.54 numaralı eserin cildi kırmızı, alttan ayırma şemseli ve mikleplidir.
Birinci Mahmud'un vakfiyelerinin tezyinatı incelendiğinde görülür ki; Batı uslûpta deneme yapılmış, Batı ile Osmanlı Tezyinatı altlı üstlü kulanılmak istenmişse de , neticede vazgeçilmiş ve milli uslûba tekrar dönülmüştür. Fakat, 70 sene sonra Sultan II. Mahmud'un vakfiyelerindeki tezyinat incelendiğinde ise, milli kültüre yeniden dönüşü göremiyoruz. Bununla birlikte Sultan II. Mahmud'un Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi'nde buunan K.189, 190, 191 ve 192 numaralı vakfiyeleri, yine de Türk potasında eritilmiş batı tesirli Barok eserlerdir. Bunun yanında Sultan II. Mahmud'un da bazı ciltleri de klâsik uslûpludur.
|
DİPNOT : 1.Suha Umur; Osmanlı Padişahlarının Tuğraları, Cem Yayınevi, İstanbul 1980, s.246-253.
2. Hacı Beşir Ağa, Sultan III. Ahmed'in şehzadeliği sırasında da hizmet etmiş, 1713'de Kıbrıs'a sürgün gönderilmiş, 1717'de Dar'üs-saade Ağalığına getirilmiş, bir çok vakıflar tesis etmiştir. Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1993 yılında restore edilen İzmir Kızlarağası Hanı da onun vakfıdır. 638 numaralı defterin 134 sıra, 65. sırasında kayıtlı 7 Aralık 1744 tarihi vakfiyeye göre, han Bina Emini( mutemet) İzmirli Miyenizâde el-Hac Ahmed Ağa bini Süleyman tarafından ödemeleri yapılmış, 123.275,5 kuruşa mal olmuş ve Hacı Beşir Ağa'dan söz konusu para tamamen tahsil ederek helâlleşmişlerdir.
3. Karşılaştırma için Bkz:
Sadi Bayram, Sultan II. Mahmud'un Vakfiyelerindeki Tezyinat,
Vakıflar Dergisi, S.XVIII, Ankara 1983, s.147-188.
Sadi Bayram; Sultan II.Bayezıd'ın Vakfiyeleri ve Hududnâmesindeki Tezyinat ve Kültürümüzdeki Yeri, IX.Türk Sanatları Kongresi, İstanbul 1991.
Sadi Bayram; III. Selim'in Vakfiyelerindeki Tezyinat ve Türk Süsleme Sanatına Batı Sanatının Etkileri, Kültür ve Sanat, T.İş Bankası Yayınları, S.2,Ankara 1989,s.71-75.
Sadi Bayram; Beyhan Sultan Vakfiyeleri, Tezyinatları ve Süslemeleri, Kültür ve Sanat, T.İş Bankası Yayınları, S.9, Ankara 1991, s.70-73.
-------
-
RENKLİ Slaytlar : (15 adet.)
1-Sultan I. Mahmud'un K.47 numaralı vakfiyesinin cildi.
2-Sultan I. Mahmud'un K.47 numaralı vakfiyesinin 2 a varağındaki tezyinat .
3-Sultan I. Mahmud'un K.47 numaralı vakfiyesinin 18 a varağındaki tezyinat .
4-Sultan I. Mahmud'un K.47 numaralı vakfiyesinin 33 a varağındaki Barok tezyinat .
5-Sultan I. Mahmud'un K.47 numaralı vakfiyesinin 55 a varağındaki tezyinat .
6-Sultan I. Mahmud'un K.47 numaralı vakfiyesinin 74 a varağındaki tezyinat .
7-Sultan I. Mahmud'un K.54 numaralı vakfiyesinin cildi.
8-Sultan I. Mahmud'un K.54 numaralı vakfiyesinin 3 a varağındaki tezyinat .
9-Sultan I. Mahmud'un K.54 numaralı vakfiyesinin 15 a varağındaki tezyinat .
10-Sultan I. Mahmud'un K.54 numaralı vakfiyesinin 20 a varağındaki vakfiye sonundaki tezyinat .
11-Sultan I. Mahmud'un K.54 numaralı vakfiyesinin 21 a varağındaki tezyinat .
12-Sultan I. Mahmud'un K.54 numaralı vakfiyesinin 33 a varağındaki vakfiye sonu tezyinatı .
13-Sultan I. Mahmud'un K.54 numaralı vakfiyesinin 34 a varağındaki tezyinat .
14-Sultan I. Mahmud'un K.54 numaralı vakfiyesinin 41 a varağındaki tezyinat .
15-Sultan I. Mahmud'un K.54 numaralı vakfiyesinin 57 a varağındaki tezyinat .
------------------------------------------------------------
İNGİLİZCE İÇİN ÖZET :
Türk kültür tarihinin incelenmesinde, vakfiyelerin büyük önemi vardır. Zira, vakfiyeler, yapıldığı tarihteki sosyo-kütürel ortamı bize yansıtırlar. Üstelik bu el yazması unic eserler, o devrin kadıları tarafından da tasdik edildiğinden, vakfiyeyi yapan şahsın yakın dostlarını şahitler arasında görmemizi de sağlar. Diğer tarftan da doğrulukları tartışılmaz olduğu için de tarihi belge niteliğindedirler.
Sanat tarihi açısından ise, eski eserlerin yapıdığı tarihi kesin olarak öğrenme imkanına sahibiz. Diğer taraftan, vakfiyelerin süslemesi bize o devrin sanatını yansıtması açısından da önemidir.
Sultan I. Mahmud 2.8.1696 tarihinde Edirne'de doğmuş olup, babası Sultan II.Mustafa, annesi Saliha Valide Sultan'dır. 2.10.1730 tarihinde, 34 yaşında tahta çıkmış, 24 yıl, 2 ay saltanat sürdükten sonra 13.12.1754 tarihinde, Cuma namazı sonunda Saraya dönerken at sırtında felç sebebiye İstanbul'da vefat etmiş, İstanbul-Yeni Cami, Hatice Turhan Sultan Türbesi'ne gömülmüştür.
I. Mahmud; Lâle Devri sonuncundaki ihtilâl neticesi, amcasının
tahtan indirimesi sonucunda da Padişah oldu. Bir Türk Rönesansı olan Lâle Devri'nden sonra İmparatorukta büyük bir hamle yapamamış, bir harbe iştirak edememiş olmasından dolayı da kahramanlık gösterememiş, buna karşılık safâhat hayatına kafi derecede yer vermiş, 1733-1746 yılları arasında özellikle meşhur Kızlarağası Hacı Beşir Ağa'nın büyük tesirlerinde kalmıştır .
Başbakanık Vakıfar Genel Müdürlüğü Kültür ve Tescil Dairesi Başkanığında bulunan Arşiv'de ;Sultan I. Mahmud döneminde yazılmış, el yazması, ciltli, tezhipli beş vakfiye defteri bulunmaktadır. Bunlar 47, K.54, K.31, K.44, K.114 numaralı eserlerdir.
K.47 ile K.54 numaraı eserler birbirinin metin olarak aynısıdır. Birinin mütevellide, birinin ise Padişahta kalması için yazdırıldığı düşünülebilir. İçinde 7 adet vakfiye bulunmaktadır.
Eserlerin cildi, klâsik Türk cildi şeklinde ciltlenmiş ve dekore edilmiştir. Türk kütür ve medeniyetinin eşşiz numuneleri sayılabilir. Ancak vakfiyelerin başangıç sahifelerinde bulunan tezyinatlarda, Lâle devrinden itibaren Türk kültürüne giren Batı uslupları tesirleri görülmeye başlar. II.Mahmud'da ise artık bu tesir oturmuş, Türk potasında erimiştir.
K.47 numaralı eserin bir ve üçüncü vakfiyelerinin zahriye sayfaarı Kâsik Türk uslûbunda, iki , dört ve beşinci vakfiyeler barok uslupta, altı ve yedinci vakfiyelerin başangıcının üstü, sonradan tezhipenmek üzere boş bırakımış, altlarında küçük bir dikdörtgen alan Türk uslûbunda tezhiplenmiştir. Belki de sanatkâr, üstü barok, altı Türk uslûblu bir kompozisyon düşünüyordu ? Ancak düşüncesini neden tahakkuk ettiremediğini bilemiyoruz . 6-7. vakfiyeler, Padişah'ın ölümünden iki sene önce hazırlanmıştır . Belki de I.Mahmud'un ölümü ile bundan vazgeçilmiş olabilir ?
Ancak; K.54 numaralı eserin yedi tezyinatı, üstü boş bırakılmış, altında ise küçük bir alan K.47 numaralı eserin 6-7. vafiyelerinde olduğu gibi, Türk uslûbunda tezyin edilmiştir.
------------------------
|